gmslogos

 Hikayelere dön
isim Yurdanur
Köken: İoannina Greece
Şu anda yaşadığı yer: Pendik İstanbul
Röpotajı yapan kişi: Berivan Yıldız

Yurdanur Yürüşen’in anne tarafı Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan mübadele-Zorunlu Göç Anlaşması nedeniyle 1924 yılında Yunanistan’ın  Yanya şehrinden  göç etmiştir. Kendisi 2. Kuşak mübadildir. Annesi ve ailesi İstanbul’a geldiklerinde hiç Türkçe bilmiyorlardı. Babası Yurdanur hanımın annesi ile evlendiğinde ona Türkçe öğretmeye başladı. O da kocasından öğrendikleriyle diğer kadınlara öğretmenlik yapıyordu. Babasını otuz sekiz yaşında kaybettiler ve babanın öğretmenlik yaptığı Adapazarı’ndan Pendik’e anne ocağına geri dönmek zorunda kaldılar. Anneannesinin evinde hep Rumca konuşuluyordu, Türkçe bilmeyen mübadiller yolda birbirleriyle Rumca selamlaşıyor bu da yerli halkın tepkisini çekiyordu.. Türkçe’yi iyi  konuşamayan Yurdanur Hanım okulda öğretmeninden azar işitiyor, sorumlusunu ailesi gördüğü için de eve gelince onlara kızıyordu. Bu olaylar Yurdanur Hanım’ın ilerideki öğretmenlik hayatında duygudaşlık yapabilen, anlayışlı ve öğrencilerini hiç kırmamaya, üzmemeye çalışan bir öğretmen olmasına vesile oldu. Aile büyüklerini kaybeden Yurdanur Hanım bir gün mübadeleyle parçalanmış ailesinin fertlerinden birini soyadı benzerliğinden facebookta buldu ve iletişime geçti. Lozan Mübadilleri Vakfı’nın ata topraklarına yaptıkları ziyaretlerden birine beraber katılan kuzenler, ellerinde Yanya’dan ayrılmadan önce çekilen fotoğrafla  Yurdanur hanımın ailesinin eski evinin peşine düştüler. İlk gidişlerinde evi mimarisi değişmediği için bulabildiler fakat içeride kimse yoktu. İkinci gidişinde içerideki aile ile iletişime geçebildiler.

Yurdanur Hanım ailesinin eski evine sahip çıkmış bu aile ile güzel bir dostluk kurdu. Bu gün tanışmalarının üzerinden altı yıl geçmiş olmasına karşın hala sık sık görüşüyorlar. Birbirlerine misafir oluyorlar.

Yurdanur Hanım ata topraklarından bahsederken ‘’Bizim memleketimiz burası, ama onların doğduğu memleket de orası. Orasını da kendi memleketleri gibi görüyorlardı. Yani iki vatanları vardı onların.’’ diyor.